Bir aile trajedisinin ardından, Chuck Wilson, karısı Maria ve küçük kız kardeşi Elizabeth ile birlikte yeni bir başlangıç yapmak ümidiyle Ashland Falls kasabasına taşınır. Sessiz, doğayla iç içe bu küçük yerleşim yeri, dışarıdan bakıldığında huzur vaad eder. Ancak Chuck, daha ilk günlerden itibaren kasabanın karanlık bir sır sakladığını fark eder: yıllardır süregelen intihar vakaları, açıklanamayan halüsinasyonlar ve geceleri duyulan haykırışlar, burayı lanetli bir yer hâline getirmiştir.

Köklü bir kasaba efsanesine göre, yüzyıllar önce işkenceyle öldürülen bir kadının ruhu hâlâ Ashland Falls sokaklarında dolaşmakta, özellikle acı çeken ve duygusal olarak zayıf insanları hedef almaktadır. Onlara fısıldayan bir ses, gölgelerde belirip kaybolan bir siluet, kimi zaman da gözlerin içine bakan bir hayalet… Kasaba halkı bu kadına yalnızca bir isimle seslenir: Fısıltıcı Kadın.

Chuck, geçmişinin hayaletlerinden kaçtığını sanırken, şimdi ailesini çok daha korkunç bir tehditten korumak zorundadır. Maria'nın uykularında konuşmaya başlaması, Elizabeth’in gözle görülmeyen bir "arkadaşla" oynaması, ve evin etrafında dolaşan ürkütücü gölgeler, lanetin geri döndüğünü kanıtlar.

Chuck, kasabanın eski günahlarına dair gizli belgeleri ve unutulmuş mezar taşlarını ortaya çıkarmak için geçmişe doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Bu laneti sona erdirmenin tek yolu, gerçeği ortaya çıkarmak ve Fısıltıcı Kadın’la yüzleşmektir. Ancak zaman daralmaktadır; çünkü bir kez fısıltısını duyan, kendi canına kıymadan önce asla huzur bulamaz.

Ashland Falls’a hoş geldiniz.
Burada yalnızca hayaletler geçmişte kalır. Diğer herkes, onlarla birlikte kaybolur.