İki kardeş, Ali ve Emre, ağır hasta olan annelerinin tedavi masraflarını karşılamak için çaresiz bir arayışa girerler. Çaresizlik içinde, annelerini kurtarabilmek için gereken parayı bulmak amacıyla bir banka soymaktan başka çareleri kalmaz. Başlangıçta korkutucu ve tehlikeli görünen bu plan, kardeşlerin tek umut ışığı olur.

Bir soygun planı hazırlayan Ali ve Emre, bankayı soymak için gerekli tüm detayları ve rotaları belirler. Soygun günü geldiğinde, heyecan ve korkuyla dolu olan kardeşler bankaya girerler. Başlangıçta her şey planladıkları gibi gitse de, beklenmedik bir şekilde bir alarm devreye girer ve polisler hızla olay yerine gelir.

Panikleyen kardeşler, kaçış için çareler ararken, bankanın önünde duran bir ambulansı çalmak zorunda kalırlar. Bu ani karar, onları daha da karmaşık bir duruma sokar. Ambulansa atlayıp hızla uzaklaşırken, kısa süre sonra aracın içinde ölmekte olan bir hastanın olduğunu fark ederler. Hastanın durumu kritiktir ve acilen tıbbi yardıma ihtiyacı vardır.

Bu durum, Ali ve Emre'nin vicdanlarını sorgulamalarına neden olur. Bir yandan kaçarken, diğer yandan ambulansın arkasındaki hastayı nasıl kurtarabileceklerini düşünürler. Bir dizi hızlı ve zor kararlar almak zorunda kalan kardeşler, hastayı en yakın hastaneye götürmeye karar verirler.

Hastaneye vardıklarında, durumu polise bildirirler ve teslim olurlar. Polisler, kardeşlerin hikayesini dinledikten sonra, durumun karmaşıklığını ve çaresizliklerini anlar. Bu olay, medyada büyük yankı uyandırır ve toplumun ilgisini çeker. Kardeşlerin annelerinin durumu ve çaresizlikleri birçok insanın kalbine dokunur.

Toplum, kardeşlerin çaresizliğini ve fedakarlığını görerek, anneleri için bir yardım kampanyası başlatır. Kısa sürede toplanan paralar, annelerinin tedavisi için yeterli olur. Ali ve Emre, adalet karşısında hesap verirken, anneleri de hayata tutunur. Bu olay, toplumun dayanışma gücünü ve insanlığın empati yeteneğini bir kez daha ortaya koyar.