ABD'den gelen bir film ekibi, Almanya’nın ücra bir köşesindeki terkedilmiş bir şeker fabrikasında bir savaş dramı çekmeyi planlamaktadır. Yıllardır durağan ve kasvetli bir havaya bürünen kasaba, bu gelişmeyle birlikte adeta yeniden canlanır.

Kasaba halkı, çekimlerin burada yapılacağı haberini alır almaz heyecanlanır. Yerel esnaf satışlarını artırma umuduyla dükkânlarını yeniden düzenler, gençler figüran olabilmek için hevesle başvurular yapar, hatta belediye başkanı bile kasabanın adını duyurmak için büyük planlar yapmaktadır. Herkesin kafasında bir umut, bir beklenti vardır.

Ancak ilk çekim günü gelip çattığında, beklenmedik bir olay tüm düzeni altüst eder. Kasabanın girişine bir tank yanaşır ve doğrudan belediye başkanının evinin önünde durur. İnsanlar önce bunun film ekibinin bir sahnesi olduğunu düşünse de kısa sürede tankın hiç de film setine ait olmayan bir tehdit içerdiği anlaşılır. Aynı anda tüm kasabanın elektriği kesilir, kameralar çalışmaz hale gelir, iletişim kopar ve kasaba halkı kendilerini tuhaf ve ürkütücü bir belirsizliğin içinde bulur.

Bu tank nereden gelmiştir? Kasabanın geçmişiyle bir bağlantısı mı vardır? Film çekimi için bir araya gelen insanlar, artık yalnızca bir sinema projesinin değil, karanlık bir sırrın ortasında sıkışıp kaldıklarını fark ederler.