Masal, yıllardır kalbinde gizlice büyüttüğü bir sevdanın peşinden sürüklenmektedir. Çalıştığı şirketin patronunun yakışıklı oğlu Akın’a duyduğu platonik aşkla her geçen gün biraz daha derinleşir. Masal, her sabah işe gittiğinde içindeki heyecanı ve aynı zamanda kaybolan umudu hisseder. Akın, genç, karizmatik ve başarılı biridir; bu da Masal’ın ona olan hayranlığını her geçen gün güçlendirir. Ancak Akın, Masal’ı fark etmemektedir. Onun için sadece iş arkadaşıdır ve Masal’ın hisleri ona ulaşmakta pek bir etkili olamaz.

Masal, Akın’ı izlerken duygusal anlamda bir mücadele içindedir. Onun her hareketi, her gülüşü, her bakışı Masal’ın içini kıpırdatır, ama bir o kadar da kalbinin derinliklerinde bu aşka dair bir yalnızlık ve umutsuzluk yaratır. Masal, Akın’a olan duygularını kimseye anlatamaz, çünkü bu hislerin karşılık bulmayacağını bilir. Çevresindeki insanlara görünmemek için daha da içe kapanır, duygusal olarak her geçen gün biraz daha yalnızlaşır.

Bir gün, şirketin en havalı kadını olan Cansın, Akın ile çıkmaya başladığında Masal, bu durumu tam anlamıyla sindiremez. Akın ve Cansın’ı birlikte gördükçe içindeki acı daha da derinleşir. Cansın, her yönüyle parlayan, dikkat çeken ve herkesin ilgisini üzerine çeken bir kadındır. Onunla birlikte olmak Akın için büyük bir ayrıcalık gibi görünmektedir. Bu durum, Masal’ın kalbinde bir yıkım yaratır. Cansın’a duyduğu hayranlıkla karışan kıskanlık ve hüsran, Masal’ı psikolojik olarak daha da zorlar.

Masal, Akın’a olan aşkını kabullenmek zorunda kalır ama aynı zamanda bu aşkı gizli tutmaya devam eder. Akın’ın kalbinde bir yer edinememiş olmanın acısıyla başa çıkmaya çalışırken, içindeki bu derin sevdayı yıllarca kimseye göstermeden yaşar.