Pia, Londra’da en yakın arkadaşı Jay ile birlikte işlettiği başarısız fotoğraf stüdyosunda hayatını sürdürmektedir. Ne iş hayatı ne de aşk hayatı yolunda gitmektedir. Bekâr ve ilişkiler konusunda pek de şansı olmayan Pia, kız kardeşi Sonal’ın düğün hazırlıklarıyla birlikte ailesinin yoğun baskısıyla karşı karşıya kalır. Annesi Laxmi, onu bir an önce evlendirmek için uygun adaylar bulmaya çalışırken, Pia kendini sürekli talihsiz ve komik durumların içinde bulur.

Tam da bu karmaşanın ortasında, spiritüel bir guru Pia’ya hayatının aşkıyla tanışmasına yalnızca beş randevu kaldığını söyler. Bu sözler, Pia’nın hem umutlanmasına hem de meraklanmasına neden olur. Acaba gerçekten doğru insanı mı bulacaktır, yoksa bu sadece saçma bir kehanetten mi ibarettir? Jay’in desteğiyle, ailesinin de fazlasıyla dahil olduğu bir dizi eğlenceli, romantik ve bazen de absürt randevulara atılan Pia, kalbinin sesini dinleyerek aşkı bulmaya çalışır.

Her yeni buluşma, ona sadece aşkı değil, aynı zamanda kendini ve hayatta gerçekten ne istediğini de keşfetme fırsatı sunar. Peki, Pia gerçekten hayatının aşkını bulabilecek midir? Yoksa doğru kişi, başından beri en yakınında olan biri midir? Romantizm, aile baskısı ve Londra sokaklarında geçen eğlenceli bir serüvenle Pia’nın arayışı, izleyicilere bolca kahkaha ve içten anlar sunuyor.