Dr. Nate Samuels, karısını kaybettikten sonra derin bir yasın içine gömülmüştür. İki kızıyla birlikte bu acıyı atlatmaya çalışan Nate, ailesini bir araya getirmek ve iyileşmek adına, geçmişe duyduğu özlemle karısıyla tanıştığı Güney Afrika’ya bir yolculuk planlar. Bu seyahat, onun için hem bir tür kaçış hem de kızlarıyla bağlarını yeniden güçlendirmek için bir fırsattır.

Güney Afrika'nın vahşi doğasında, eski bir dostlarının yönettiği bir koruma alanında geçirecekleri birkaç gün, başlangıçta düşündüklerinden daha huzurlu ve anlamlı görünür. Ancak bu doğa kaçamağı kısa sürede korku dolu bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür. Ormanda kana susamış avcılardan kaçan, intikam hırsıyla hareket eden devasa bir aslan, onları hedef alır. Bu yaratık, insanların vahşi yaşam üzerindeki yıkıcı etkisine bir yanıt gibi, kendisine zarar veren herkese karşı acımasız bir av başlatmıştır.

Nate, bir yandan kızlarını korumaya çalışırken bir yandan da aslanın saldırılarından sağ çıkmak için zekâsını ve hayatta kalma içgüdülerini kullanmak zorunda kalır. Yalnızca vahşi doğayla değil, aynı zamanda ailesini koruma konusundaki kendi korkularıyla da yüzleşmelidir. Aile içindeki bağlar, ölüm kalım mücadelesinin tam ortasında yeniden sınanırken, Nate ve kızları, doğanın en güçlü yırtıcılarından biriyle karşı karşıya gelir.

Bu hayatta kalma mücadelesi, yalnızca bir aslanın tehdidiyle sınırlı kalmaz; doğanın acımasız kanunları, insanın doğayla ve kendisiyle olan mücadelesini de gözler önüne serer. Nate ve kızları için bu yolculuk, sadece bir tatil değil, hayatta kalma ve geçmişin yaralarıyla yüzleşme savaşı haline gelir.