Bir üreme kliniğinde başlayan yanlış anlama, iki çiftin hayatlarını tamamen değiştirir. İlk etapta klinik, çiftlerin yumurtalarının karıştırıldığını iddia eder. Ancak daha sonra yapılan testler bu iddiayı yalanlar ve her çiftin kendi biyolojik çocuğunu taşıdığı ortaya çıkar. Bu açıklama herkes için büyük bir rahatlama yaratması gerekirken, durum beklenmedik bir şekilde iki çiftin hayatını daha karmaşık hale getirir.

Birbirinden oldukça farklı olan bu çiftler, çocuklarının geleceği için daha yakın bir ilişki kurmaları gerektiğini fark eder. Farklı sosyal çevrelerden gelen ve hayata bakış açıları taban tabana zıt olan bu insanlar, başlangıçta yalnızca zorunluluktan bir araya gelir. Ancak çocuklarının doğumundan önce bağlarını güçlendirmek ve onlara daha geniş bir aile ortamı sunmak adına, radikal bir karar alarak aynı evde yaşamaya başlarlar.

Bir yanda disiplinli ve kariyer odaklı bir çift, diğer yandaysa hayatı daha rahat ve doğaçlama yaşayan bir çift... Bir arada yaşamaya çalışmak, ilk başta eğlenceli yanlış anlamalar, çatışmalar ve mizah dolu anlar yaratır. Herkes kendi yaşam tarzını savunmaya çalışırken, çocukların ihtiyaçları ve aile olma duygusu onları bir araya getirir.

Zamanla, birlikte yaşamanın yalnızca pratik bir çözüm değil, aynı zamanda beklenmedik bir dostluk ve dayanışma alanı olduğunu keşfederler. Hem ebeveynlikte hem de kişisel hayatlarında birbirlerinden öğrenebilecekleri çok şey olduğunu fark ederler. Ancak bu süreçte, eski yaşamlarına dönme arzusu ve kişisel sınırların zorlanması gibi sorunlarla da yüzleşmek zorunda kalırlar.

Hikâye, aile kavramını yeniden tanımlayan ve ebeveynlikteki farklılıkları mizahi bir dille ele alan, sıcacık bir yolculuğu anlatır. Hem duygusal hem de eğlenceli bir anlatımla, insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve sevginin birleştirici gücünü gözler önüne serer.