Jack Gladney, bir liberal sanat okulunda Hitler hakkında dersler veren bir profesördür. Jack’in hayatı, eşi Babette, dört çocuğu ve sürekli bir ölüm korkusuyla şekillenmiştir. Bu karmaşık hayat, hem akademik dünyada hem de ailesinin içindeki ilişkilerde bir denge kurmaya çalışırken, ölüm korkusu sürekli bir gölge gibi peşindedir.

Bir gün, hava durumunun aniden değişmesiyle birlikte büyük bir felaket yaşanır. Toksik yağışların ve kimyasal maddelerle dolu simsiyah bir bulutun havadan yere düşmesi sonucu, çevredeki her şey kirlenir ve tehlikeli bir hale gelir. Bu olay, Jack ve ailesinin yaşadığı dünyayı tehdit eden, ölümle yüzleşmelerine neden olan bir duruma yol açar.

Hava kirliliği ve kimyasal zehirlenmenin etkileri, Jack’in ve ailesinin sağlığını, yaşamlarını ve geleceklerini tehlikeye atar. Bu durum, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir krize dönüşür. Jack ve ailesi, ölüm korkusuyla yüzleşirken, bu toksik felaketin etkileriyle başa çıkmak için mücadele ederler. Aynı zamanda, bu olayın getirdiği kaos ve tehlike, Jack’in yaşamını ve ailesinin dinamiklerini derinden sarsar. Bu yeni gerçeklik, onların yaşamlarını ve aralarındaki ilişkileri test ederken, ölümle yüzleşmenin getirdiği korku ve belirsizlikle başa çıkmalarını gerektirir.