Genç bir yönetmen olan Umut, İstanbul'un gözde semtlerinden Moda'da köpeğiyle birlikte sıradan bir yaşam sürmektedir. Hayatını sinemaya adamış, kendi filmlerini çekebilmek için zorlu bir mücadele vermektedir. Bağımsız bir yönetmen olmanın getirdiği ekonomik sıkıntılar ve belirsizlikler, onun en büyük sınavlarıdır. Ancak tüm bu mücadelelere rağmen hayattan kopmamış, hayallerinin peşinden gitmeyi asla bırakmamıştır.

Bir gece, sıradan bir karar her şeyi değiştirmek üzeredir. Umut, evde kalıp senaryosuyla ilgilenmek yerine köpeğini dışarı çıkarmaya karar verir. Bu küçük karar, kaderinin en büyük dönüm noktası olur. Çünkü o gece, başarılı bir mimar olan Deniz ile tanışır. İkilinin arasında kısa sürede bir bağ oluşur. Deniz’in kendine güvenen, güçlü ve zarif yapısı, Umut’u derinden etkiler. Deniz de Umut’un özgün düşünceleri ve yaratıcı ruhundan büyülenir. Aralarındaki ilişki hızla gelişir ve birbirlerine ilham kaynağı olurlar.

Ancak her şey bu kadar basit değildir. Çünkü Umut, o gece köpeğiyle dışarı çıkmayı tercih etmemiş olsaydı, hayatı tamamen farklı bir yola girecekti. Diğer ihtimalde, evde kalıp senaryosuyla uğraşmaya devam eden Umut, kariyerine odaklanarak profesyonel anlamda büyük bir fırsat yakalar. Fakat bu başarı, yalnızlığın soğuk yüzüyle karşılaşmasına neden olur. Kariyerinde yükselirken, aşkı ve hayatı anlamlandıran gerçek değerleri birer birer kaybeder.

Umut’un bu iki alternatif evrende yaşadığı deneyimler, onu büyük bir içsel yolculuğa sürükler. Aşk, başarı, mutluluk ve pişmanlık gibi duygular arasında gidip gelirken, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu keşfeder. Kendi seçimleriyle yazdığı bu iki farklı hikayede, gerçek mutluluğun ne olduğunu anlamaya çalışır.

Umut’un hikayesi, hayatın bazen en basit kararlarda bile ne kadar karmaşık sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne sererken, aşk ve hayaller arasında kalan bir adamın içsel çatışmasını etkileyici bir şekilde anlatır. Peki, Umut doğru yolu bulabilecek mi? Yoksa hayatı, verdiği yanlış kararlarla daha da karmaşık bir hale mi gelecek?