Genç bir kadın, yalnız başına ıssız bir çölde araba sürerken, karşısına çıkan yerel bir Şerif’in görünüşte sıradan ancak giderek tekinsizleşen tavırlarıyla karşılaşır. İlk başta basit bir trafik kontrolü gibi başlayan karşılaşma, kısa süre içinde psikolojik bir savaşa ve ölümcül bir kovalamacaya dönüşür. Bu Şerif, sadece görevini yapan bir memur değil; geçmişinde karanlık sırlar saklayan, akli dengesi yerinde olmayan bir adamdır ve genç kadını hedef almıştır.

Kadın, çölde hiçbir yardım çağrısına cevap alamaz. Telefon çekmez, çevrede kimse yoktur ve kaçacak yer de neredeyse kalmamıştır. Şerif ise bölgeyi avucunun içi gibi bilmektedir. Ancak genç kadın sıradan biri değildir. Zor koşullarda büyümüş, hayatta kalma içgüdüsü gelişmiş ve şehir yaşamının karmaşasında keskinleşmiş bir zekâya sahiptir. İlk başta sadece kaçmaya çalışırken, zamanla zihinsel bir dönüşüm geçirir ve artık av olmak yerine avcı olmaya karar verir.

Çölün ortasında başlayan bu ölümcül kedi-fare oyunu, zekânın, cesaretin ve hayatta kalma iradesinin sınandığı, yüksek tansiyonlu bir mücadeleye dönüşür. Genç kadın, hem kendini hem de geçmişte bastırdığı korkularını aşmak zorundadır. Bu ölüm kalım savaşı yalnızca fiziksel değil; aynı zamanda psikolojik bir yüzleşmeye de dönüşür. Nihayetinde, mağdurun nasıl bir direniş gücüne dönüşebileceğini gösteren, gerilim dolu ve çarpıcı bir hayatta kalma öyküsü şekillenir.