En yakın arkadaşı Izzy'nin ölümünden sonra Anna, tüm ilgisini birlikte sahiplendikleri sokak kedisi Booger’a yöneltir. Anna, Izzy'nin yokluğuyla başa çıkmakta zorlanırken, Booger adeta ona bir bağ gibi gelir. Ancak bir gün, Booger’ın onu ısırmasıyla her şey değişir. Isırığın ardından Anna, kendini yavaş yavaş tuhaf bir dönüşüm geçirirken bulur. İlk başta yalnızca hafif belirtilerle başlayan bu değişim, giderek daha belirgin ve ürkütücü hale gelir.

Fiziksel ve zihinsel dönüşüm yaşayan Anna, kedilere özgü içgüdüler ve davranışlar sergilemeye başlar. Geceleri daha enerjik hissetmek, gözlerinin parlaması, sessiz adımlarla dolaşma gibi yeni özellikleri, ona hem korku hem de tuhaf bir huzur getirir. Bu değişim, onun iç dünyasında Izzy'nin kaybını ve kendini bulmasını sağlayacak karmaşık bir yolculuğa dönüşür. Anna, arkadaşının hatırasını canlı tutma arzusuyla başlattığı bu yolculukta, kendi içindeki yeni bir varoluşu da keşfedecektir.