Dünya, geniş çaplı bir felaketle boğulmuş durumda. Atmosferdeki oksijen seviyeleri hızla azalırken, dünya yüzeyi giderek yaşanmaz hale gelmiş. Devasa bir kuraklık ve zehirli gaz bulutları tüm canlıları tehdit ediyor. İnsanlık, bu acımasız ve lanetli dünyada hayatta kalmak için büyük bir mücadele veriyor.

Hayatta kalan birkaç kişi, bu yeni kıyamet ortamında, güvenli sığınaklarda barınıyor. Bu sığınaklar, oksijen jeneratörleri ile donatılmış, bir tür yaşam alanı sunuyor ancak bu kaynaklar sınırlı ve kıt. Her geçen gün, bu değerli hava kaynağını korumak ve yaşamak için yoğun bir çaba gösteriliyor.

Bir kadın, bu ölümcül dünyada kızını korumak için amansız bir mücadeleye girişiyor. Kızı, bu sığınağın oksijen rezervlerinin kıt olduğu bir dönemde doğmuş. Kadın, her gün bu sınırlı kaynağı nasıl daha iyi kullanabileceği, diğer hayatta kalanlarla ilişkilerini nasıl yöneteceği ve kızının sağlığını nasıl koruyacağı konusunda çetin kararlar almak zorunda. Her an her şeyin sona erebileceği bu acımasız ortamda, bir nebze oksijen ve umut için savaşırken, insan doğasının en karanlık ve en ilkel yönleri de ortaya çıkıyor.

Kadının hikayesi, hem bireysel bir hayatta kalma mücadelesini hem de insanlığın bu boğucu kıyamet senaryosunda nasıl bir araya geldiğini gözler önüne seriyor. Çıkar çatışmaları, hayatta kalma içgüdüsü ve anne-kız arasındaki derin bağ, bu dünyadaki hayatta kalma savaşının özünü oluşturuyor.