Milo, geceleri odasındaki dolabın içine saklanan gizemli bir varlığın tehdidi altında yaşayan küçük bir çocuktur. Geceleri uykusuz geçirir, karanlık odasının köşelerinde hareket eden gölgeleri izler, fısıltılar duyar ve rüyalarında bu varlık tarafından takip edildiğini hisseder. Başta bunların sadece hayal gücünün ürünü olduğunu düşünen babası, zamanla oğlunun giderek artan korkularını fark eder ve ona destek olmaya çalışır.

Baba, Milo’ya korkularıyla yüzleşmesi gerektiğini öğretmek için ona cesaret aşılayan hikâyeler anlatır, birlikte gece odasında kalır ve dolabın içine bakarak orada hiçbir şey olmadığını göstermeye çalışır. Ancak zamanla, Milo’nun gördükleri daha gerçek ve tehditkâr bir hal almaya başlar. Oyuncakları kaybolur, duvarlarda anlam veremediği çizikler belirir ve uykusuz geçen gecelerin ardından sabahları vücudunda açıklanamayan morluklarla uyanır. Küçük çocuk, babasının her ne kadar kendisini korumaya çalışsa da bu varlığın gerçek olduğunu bilmektedir.

Milo, geceleri dolaba yaklaştığında fısıltıların arttığını, gölgelerin şekil değiştirdiğini ve orada bir şeyin onu beklediğini hissetmeye başlar. Babası ise Milo’nun bu durumunu açıklamak için bilimsel yollar ararken, geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır. Zamanla, bu varlığın sadece bir çocukluk korkusu olmadığını, aksine kendi geçmişinden gelen bir lanetin yankıları olduğunu fark eder.

Milo, babasının kaderiyle bağlantılı bu kötü gücün gerçek doğasını anlamaya çalışırken, her gece dolabın içinde daha da güçlenen varlıkla karşı karşıya kalmak zorunda kalacaktır. Karanlık, yalnızca odasının köşelerinde değil, geçmişin sırları arasında da gizlidir ve küçük çocuk, hayatta kalmak için korkularının ötesine geçmek zorundadır.