**Cin Baskını** adlı hikaye, kıskançlık, takıntı ve karanlık güçlerin etkisiyle şekillenen trajik bir öyküyü konu alıyor. Hikaye, iki genç kadının arasındaki rekabetin giderek tehlikeli bir boyut almasını anlatıyor. Ziynet ve Alev, aynı okulda eğitim gören iki arkadaştır, ancak ilişkileri bir zamanlar olduğu gibi dostça değildir. Ziynet, okulda hem akademik başarısıyla hem de çevresiyle kurduğu olumlu ilişkilerle tanınır. Herkes tarafından sevilen, saygı duyulan ve başarılı bir öğrenci olan Ziynet, aynı zamanda etrafına pozitif bir enerji yayar.

Alev ise sürekli olarak Ziynet'in arkasında gölgede kalmış, bu durumun ona büyük bir rahatsızlık verdiği hissine kapılmıştır. Alev'in bu duygusu, zamanla kıskançlık ve öfkeye dönüşür. Ziynet'in hayatındaki başarılar ve mutluluklar, Alev'in içindeki huzursuzluğu daha da derinleştirir. Alev, bu kıskançlıkla başa çıkamayacak kadar takıntılı hale gelir ve Ziynet'in mutsuz olmasını sağlamayı kafasına koyar. Bu takıntılı düşüncelerle birlikte, Alev'in içsel karanlık yönleri ortaya çıkar.

Alev, Ziynet'e zarar vermek için gitgide daha karanlık bir yol seçer. Zihnindeki bu saplantılı düşünceler, onu büyü yapmaya yönlendirir. Alev, karanlık güçlerin etkisine girerek, Ziynet'e büyü yaptırmaya karar verir. Başta her şeyin planladığı gibi gideceğini düşünse de, işler hiç beklediği gibi olmaz. Alev, büyü yaptırmaya çalışırken, kontrol edemediği ve istemediği sonuçlarla karşı karşıya gelir.

Ziynet’in hayatı, önce küçük aksaklıklarla, ardından büyük felaketlerle altüst olmaya başlar. Ancak her şeyin görünenden daha karmaşık olduğunu fark etmeye başlar. Alev’in yaptığı büyü, beklenmedik şekilde geri teper ve Alev’in kendisini bir cin baskınıyla baş başa bırakır. Büyünün etkisi altında kalan Alev, giderek daha kötüleşen bir durumda kalır. Bu durum, Alev’in ne kadar derin bir çıkmaza sürüklendiğini ve bu karanlık yola düşmesinin bedelini ödemek zorunda olduğunu gösterir.

Ziynet, önce bu olayların farkında olmasa da, zamanla kendisini ve Alev’in tuhaf davranışlarını gözlemlemeye başlar. Bu hikaye, insanların içindeki karanlık duyguların, takıntılarının ve kıskançlıklarının, insanları nasıl yok edebileceğine dair derin bir uyarıdır. Ziynet ve Alev’in ilişkisi, her iki kadının da hayatındaki dönüşümün simgesidir. Ziynet'in başarılı hayatı ve Alev'in takıntılı ruh hali arasındaki fark, her ikisinin de kaderini farklı yönlere götürür.

Alev'in içine düştüğü bu çıkmaz, sonunda bir tür içsel yüzleşme yaşamasına sebep olur. Büyülerin, cinlerin ve karanlık güçlerin gerçekliği üzerine bir sorgulama başlar. Ancak, bu noktada Alev'in çıkışı var mı, yok mu, hikayenin sürükleyici bir şekilde ilerlemesini sağlar.