Perhan, Romanya’nın kırsalında büyükannesiyle yaşayan genç bir çingenedir. Sıradan gibi görünen yaşamının altında doğayla iç içe, gizemli ve büyülü bir dünya yatmaktadır. Çingenelerin renkli gelenekleri ve içsel sezgileriyle yoğrulmuş bu atmosferde, Perhan’ın da olağanüstü bir yeteneği vardır: Duyguları yoğunlaştığında, nesneleri zihinsel gücüyle hareket ettirebilmektedir.

Hayatının merkezinde ise iki şey vardır: Büyük bir tutkuyla bağlandığı kız arkadaşı ve ailesine duyduğu sorumluluk. Özellikle, bacağından ameliyat olmak üzere şehir dışına gönderilen küçük kız kardeşi, Perhan’ın vicdanında derin bir iz bırakır.

Bir gün, karanlık işlerin adamı Ahmed köye gelir. Paranın ve fırsatın şehre ait olduğunu düşünen Ahmed, Perhan’ın saf ama yetenekli kişiliğinden etkilenir ve onu şehir hayatına çekmeye çalışır. Perhan başlangıçta isteksiz olsa da, hem kız kardeşini bulma hem de hayalindeki düğünü gerçekleştirmek için gerekli parayı kazanma umuduyla bu teklifi kabul eder.

Şehir hayatı ise hayal ettiğinden çok daha acımasızdır. Rant, hırs ve ihanetle örülü bu yeni dünya, Perhan’ı içsel bir dönüşüme zorlar. Zamanla dürüstlüğünü ve hayallerini korumaya çalışsa da, içine düştüğü suç çarkı ve Ahmed’in karanlık planları arasında sıkışıp kalır.

Her adımında hem doğaüstü gücüyle hem de vicdanıyla hesaplaşan Perhan, sonunda sevdiği insanlara ulaşmanın bedelini çok ağır ödeyecektir. Bu duygu yüklü ve şiirsel hikâye, masumiyetin yitirilişini, aidiyet arayışını ve kaderin ince çizgisinde yürüyen bir gencin trajedisini anlatır.