Sadri, Asabi Rami ve Tombik Fırat, akıl hastanesinde tedavi gören diğer hastalardan farklı olarak birbirlerine sıkı sıkıya bağlı, iç dünyaları zengin üç yakın arkadaştır. Sadri'nin sakin ve melankolik yapısı, Rami'nin patlamaya hazır öfkesi ve Fırat'ın rahat ve kaygısız halleri, bu dostluğu renkli kılar. Ancak, günleri hastanenin sıradanlığı içinde geçip giderken hayatlarına yeni bir karakter dahil olur: şizofreni teşhisiyle hastaneye yatırılan Arhan.

Arhan, dışarıdaki özgür hayatın cazibesini ve sunduğu nimetleri öyle etkileyici bir şekilde anlatır ki, bu üç arkadaşın içinde özgür olma isteği uyanır. Arhan’ın hayata dair anlatımları, Sadri, Rami ve Fırat’ın akıllarında daha önce hiç düşünmedikleri bir ihtimali canlandırır: Akıl hastanesinden kaçmak! Bu, onların hayatlarında hiç yaşamadıkları bir maceranın başlangıcı olacaktır.

Kaçış planlarını büyük bir titizlikle hazırlayan üçlü, hastaneden kaçmak için hastanede yıllardır kullanılmayan eski bir minibüsü ele geçirirler. Bu minibüs, onların hem yeni maceralarının hem de özgürlüğe giden yollarının simgesi haline gelir. Ancak bu kaçış, onların sadece dışarıdaki dünyayı keşfetmelerine değil, aynı zamanda kendi içsel yolculuklarına da çıkmalarına neden olur.

Yolculuklarının başlarında tanıştıkları özgür ruhlu, enerjik ve hayata karşı cesur olan Burcu, bu üçlünün yolculuğuna davetsiz bir şekilde katılır. Burcu’nun macera dolu ruhu ve hayata karşı olan pozitif bakışı, Sadri, Rami ve Fırat'ın hayatlarına bambaşka bir renk katar. Üçlünün hayata dair farklı perspektifler kazanmasına neden olurken, Burcu'nun varlığı onların rotasını da belirler.

Yol boyunca yaşadıkları absürt olaylar, komik anlar ve duygusal iniş çıkışlar, hem bu üç arkadaşın birbirlerine olan bağlılığını sınar hem de hayatın beklenmedik sürprizlerini gözler önüne serer. Ancak özgürlüğün bedeli de ağırdır ve bu kaçışın sonu belirsizdir. Sadri, Rami, Fırat ve Burcu’nun yolları, sadece akıl hastanesinden kaçmakla sınırlı kalmaz; aslında kendi zihinlerinde de özgür olmanın ne anlama geldiğini öğrenirler.

Bu tuhaf, komik ve duygusal yolculuk, dostluğun, özgürlüğün ve hayatı olduğu gibi kabul etmenin önemini vurgularken izleyiciye derin bir hikaye sunar.