Beş yakın arkadaş, yaz tatilinin son gecesinde yolda giderken trajik bir araba kazasına karışır. Panik içinde ne yapacaklarını bilemezler. Polis ya da ailelerine anlatmak yerine, olayı örtbas etmeye ve bu karanlık sırrı sonsuza dek saklamaya karar verirler. Bir anlaşma yaparlar: “Bunu asla kimseye anlatmayacağız.”

Aradan bir yıl geçer. Her biri kendi hayatına devam etmeye çalışır, fakat içten içe vicdan azabıyla boğuşurlar. Tam her şey geride kaldı derken, gizemli notlar, tehdit mesajları ve takip edildiklerine dair açık işaretler ortaya çıkmaya başlar. Biri, geçen yaz ne yaptıklarını biliyordur — ve intikam yemini etmiştir.

Arkadaş grubu, birer birer hedef alınır. Cinayetler, sadece vahşi değil, aynı zamanda kişisel bir mesaj taşır. Saldırgan onları sadece öldürmek istememekte, aynı zamanda onları psikolojik olarak da çökertmektedir. Korku ve güvensizlik içlerinde yayılırken, geçmişte bu tür bir kabusu atlatmış iki kişiye ulaşmaya karar verirler: 1997’deki efsanevi Southport Katliamı’nın hayatta kalanları.

Bu iki hayatta kalan – artık travmalarıyla yaşayan yetişkinler – gençlere yardım etmeyi kabul eder. Ancak geçmişin karanlık gölgeleri hâlâ onları takip etmektedir. Gerçek açığa çıktıkça, olayların düşündüklerinden çok daha derin ve çok daha eskiye dayandığını anlarlar. Bu sadece bir intikam değil, bir lanettir. Ve bu kez, hayatta kalmak için sadece kaçmak değil, geçmişle yüzleşmek zorundadırlar.