İnsanlığın kaderini belirleyecek bir soru: Anlamak mı, korkmak mı?

Ted Chiang’ın “Story of Your Life” adlı kısa öyküsünden sinemaya uyarlanan bu çarpıcı bilim kurgu filmi, dünya dışı varlıklarla ilk temasın insanlık üzerindeki etkisini felsefi bir derinlikle ele alıyor.

Bir sabah uyanıldığında, Dünya'nın farklı noktalarına devasa, siyah kabuk benzeri uzay araçları iner. Hiçbir tehditkâr eylemde bulunmayan bu yapılar, insanlık için bir bilmeceye dönüşür. Ne geldikleri anlaşılabilir, ne de niyetleri… Dünya çapında bir panik hâkimdir.

Bu belirsizlik içinde Amerikan ordusu, dilbilimci Dr. Louise Banks'ı göreve çağırır. Ona, fizikçi Ian Donnelly eşlik eder. Görevleri, uzaylılarla iletişim kurmak, onların dilini çözmek ve geliş amaçlarını anlamaktır. Ancak Louise’in önünde yalnızca bilinmeyen bir dili çözmek değil, aynı zamanda zamanın doğasına dair bildiğimiz her şeyi sorgulatan bir keşif de vardır.

Uzaylılar – Heptapodlar – insanlar gibi düşünmez, onlar gibi iletişim kurmaz. Dillerinin yapısı, zaman algılarından bağımsız değildir. Louise, bu dili anlamaya başladıkça, yalnızca uzaylıları değil, kendi geçmişini ve geleceğini de farklı görmeye başlar.

Arrival, görkemli görselliğinin ötesinde, anlamak ile anlaşılmak arasındaki farkı, iletişimin ve empati kurmanın gücünü, kayıp ve kabullenmenin ağırlığını derinlemesine işler. Film, klasik uzaylı temasının çok ötesine geçerek; kader, dil, zaman ve insan olmanın anlamı üzerine düşündürücü sorular sorar.

Çünkü bazen bir kelime, bir savaşı başlatabilir.

Ve bazen… sadece bir cümle, bir geleceği değiştirebilir.