Asi ve dikbaşlı genç bir kız olan Rachel, hayatını kurallara meydan okuyarak ve özgürce yaşayarak geçirmektedir. Çığlık atmak, küfür etmek, alkol almak ve düşünmeden davranmak onun sıradan alışkanlıklarıdır. Ancak Rachel, sınırlarını daha da zorlayarak bir araba kazasına sebep olur ve annesi Lilly’nin sabrını tamamen taşırır. San Francisco’daki evinde Rachel’a artık daha fazla katlanamayan Lilly, kızını dizginlemenin başka bir yolunu bulamaz.

Çaresiz kalan Lilly, hayatında dönmek istemediği tek yere, geçmişten gelen hatıraları ve kendisiyle hesaplaşması gereken bir yere, annesinin Idaho’daki evine Rachel’ı götürmeye karar verir. Bu yolculuk, yalnızca Rachel için değil, aynı zamanda Lilly için de bir dönüşümün ve yüzleşmenin başlangıcı olacaktır.

Rachel’ın büyükannesi, katı kuralları ve güçlü kişiliğiyle tanınan, eski usul bir kadındır. Rachel için bu, özgür ruhuna ters düşen bir hapishane gibi görünse de zamanla büyükannesiyle kurduğu bağ, onun hayatını sorgulamasına ve hayata dair yeni bir perspektif kazanmasına neden olur. Lilly ise kendi geçmişiyle ve ailesiyle olan kırgınlıklarıyla yüzleşmek zorunda kalır.

Film, asi gençlik, aile bağları ve üç nesil arasındaki çatışmalar üzerinden ilerlerken, karakterlerin birbirlerini yeniden keşfetmesini ve değişimin gücünü anlatır. Idaho’nun sakin doğası, bu duygusal ve büyüleyici hikâyenin hem metaforu hem de fonu olarak önemli bir rol oynar.