Văn, uzun yıllar sonra sevgilisi Ian ile birlikte Amerika’dan memleketi Saygon’a döner. Annesini ziyaret etmek amacıyla çıktıkları bu yolculuk, onun için sadece bir aile buluşması değildir—aynı zamanda geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalacağı bir sınavdır.

Ailesi için Văn, ailenin erkek varisi olarak büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Akrabaları, onun artık bir eş bulup evlenmesi gerektiğini düşünmektedir. Özellikle annesi, onun soyadını sürdürecek bir erkek evlat sahibi olması konusunda ısrarcıdır. Bu baskılar, Văn’ı her geçen gün daha fazla sıkıştırırken, Ian ile olan ilişkisini gizlemeye mi yoksa ailesine açılmaya mı karar vereceği konusunda büyük bir ikilem yaşar.

Ancak işleri daha da karmaşık hale getiren kişi, Alzheimer hastası büyükannesidir. Hafızası giderek zayıflayan yaşlı kadın, Ian’ı torunu Văn sanarak ona büyük bir sevgiyle yaklaşır. Bu yanlış anlama, aile içinde tuhaf ve komik durumlara yol açarken, aynı zamanda Văn’ın kendi kimliği ve ailesine karşı hissettikleriyle ilgili derin bir hesaplaşma yaşamasına neden olur.

Văn, bu ziyaret sırasında kendi geçmişi, ailesine duyduğu bağlılık ve kendi mutluluğu arasında seçim yapmak zorunda kalacaktır. Acaba ailesinin beklentilerini karşılamak için kendini feda mı edecek, yoksa sevdiği adamla birlikte gerçek kimliğini kabul ettirebilecek mi?