Sorunlarla dolu geçmişlerinden kaçmak için yıllar önce evlerini terk eden ikiz kardeşler, yaşadıkları büyük şehirde yorgun düşmüş, hayattan umduklarını bulamamışlardır. Suç, bağımlılık ve hayal kırıklıklarıyla örülü bu karanlık yılların ardından, yeniden başlamak umuduyla çocukluklarının geçtiği memleketlerine dönmeye karar verirler.

Ancak dönüş, bir kurtuluş değil; çok daha derin ve karanlık bir çöküşün habercisidir. Sessiz görünen kasaba, yıllar içinde değişmiş gibidir ama aslında sadece beklemektedir. Kardeşlerin ayak bastığı an, geçmişin hayaletleri bir bir uyanmaya başlar. Çocukken kaçtıkları sırlar, bastırdıkları travmalar ve isimleri fısıltıyla anılan karanlık bir figür yeniden yüzeye çıkar.

İlk başta sadece kötü anıların tetiklendiğini düşünürler; ama çok geçmeden, kasabanın üzerine çöken uğursuzluğun sıradan bir tesadüf olmadığını fark ederler. Terk edilmiş bir ev, kaybolmuş insanlar, rüyalarla uyanan yaralar… Tüm ipuçları aynı şeye işaret etmektedir: İçlerinden biri yıllar önce fark etmeden bir anlaşma yapmıştır — ve o anlaşmanın borcu henüz ödenmemiştir.

Artık ikiz kardeşler sadece kendi hayatları için değil, kasabanın kaderi için de savaşmak zorundadır. Ve zaman daralmaktadır. Çünkü şeytanla dans etmeye devam edersen... bir gün gerçekten peşinden gelir. Üstelik bu sefer, doğrudan evinin eşiğine kadar.