Şehir yaşamının karmaşasından ve yoruculuğundan bunalan Denise ve Roy, radikal bir karar alarak çocukları Jess ve üç yaşındaki Ben’i, ayrıca yanlarında çalışan hizmetçiyi de alıp Kuzey Dakota’nın ıssız bir bölgesindeki eski bir çiftliğe taşınırlar. Doğayla iç içe, sakin bir yaşam hayal eden aileyi ise bambaşka bir kabus beklemektedir.

Başta her şey sakin ve huzurlu görünse de, çocuklar kısa sürede evde yalnız olmadıklarını fark ederler. Jess, eski yapının kuytu köşelerinde, gözle görülmeyen ama varlıklarını hissettiren tuhaf canlılara rastlar. Geceleri duyulan fısıltılar, kendi kendine açılıp kapanan kapılar ve açıklanamayan gölgeler, Jess’i büyük bir korkuya sürükler.

Anne ve babasına bu tuhaf olayları anlatmaya çalışsa da, yetişkinler bunu çocukların uyum sağlama sürecine ve hayal gücüne bağlar. Fakat zamanla olaylar şiddetlenir, Ben de garip varlıklarla iletişim kurmaya başlar ve çiftlikteki huzur tamamen yerini tedirginliğe bırakır.

Jess, ailesini uyarmaya ve onları korumaya çalışırken, çiftliğin geçmişine dair karanlık sırlar yavaş yavaş ortaya çıkacaktır. Bu sessiz ve izole çiftlik, aslında sandıkları kadar terkedilmiş değildir.