Dünyayı yok edeceği kesin olan Matilda adlı devasa bir asteroit, gezegene her geçen saniye biraz daha yaklaşırken, insanlık tarihindeki en büyük kriz yaşanmaktadır. Bilim insanları, tüm çabalarına rağmen çözüm bulamaz ve yok oluşun kesinleştiğini açıklar. İnsanlığa kalan son üç hafta, herkesin hayatta en çok değer verdiği şeyleri yeniden değerlendirdiği bir döneme dönüşür. Bazıları çılgınca partiler düzenlerken, bazıları geçmiş hatalarını telafi etmeye çalışır; kimi de tamamen içe kapanarak sessiz bir veda etmeyi tercih eder. Bu kaotik ortamda, Dodge isimli sıradan bir sigorta memuru, karısının onu terk ettiğini öğrenir ve yapayalnız kalır. Kapı komşusu Penny ise ailesini bir daha göremeyeceği gerçeğiyle yüzleşir ve büyük bir üzüntü içinde ne yapacağını bilemez.

Dodge, geçmişteki pişmanlıklarının ağırlığını hisseder ve hayatında büyük bir iz bırakan ilk aşkını bulmak için harekete geçmeye karar verir. Öte yandan Penny, ailesini son bir kez görmek için ne pahasına olursa olsun bir yolculuğa çıkmak istemektedir. İki komşu, birbirlerine yardım etmek ve son günlerinde bir şeyleri değiştirmek umuduyla yola çıkar. Ancak yolculukları, sadece amaçlarına ulaşmaya çalışmaktan ibaret değildir; kıyametin eşiğindeki bir dünyada, karşılarına çıkan absürt olaylar ve sıra dışı karakterler sayesinde içsel bir keşfe dönüşür.

Komik, duygusal ve zaman zaman çılgın bir macera olan bu hikâye, insanın sevgi, pişmanlık ve hayatta anlam arayışını kıyamet gibi büyük bir arka plan üzerinden işler. Dodge ve Penny, birbirinden tamamen farklı yaşamlar sürmüş olmalarına rağmen, bu son yolculukta derin bir bağ kurar. Zaman daraldıkça, hem birbirlerine hem de hayata dair daha önce fark etmedikleri şeyleri öğrenirler. Ve en nihayetinde, yolculuk, yalnızca hedeflerine ulaşmak değil, aynı zamanda iç huzuru bulmak ve kalan zamanda birbirlerine bir anlam katmakla ilgilidir.

Bu kara mizah yüklü romantik komedi, insanlığın en uç noktada bile sevgi, dostluk ve anlam arayışını bırakmadığını vurgularken, duygusal anlarıyla da izleyiciyi derinden etkiler. Lorene Scafaria’nın hem yazıp hem yönettiği bu etkileyici film, Steve Carell ve Keira Knightley’nin unutulmaz performanslarıyla izleyiciyi hem güldürür hem de duygulandırır.