Wanda’nın hayatı tam anlamıyla bir karmaşadır. Günleri, çözülmesi gereken krizlerle doludur ve nefes alacak vakti neredeyse hiç yoktur. Sekiz aylık hamile olan kızı, lüks ve gösterişli bir düğün istemektedir, ancak eski kocası masraflardan kaçınmak için elinden geleni yapmaktadır. Annesi sürekli ölüm döşeğinde olduğunu iddia ederken, asi oğlu hayatının en büyük kararlarından biriyle karşı karşıyadır: ya rehabilitasyona gidecek ya da askere yazılacaktır.

Özel hayatı da bundan farksızdır. Uzun süredir birlikte olduğu erkek arkadaşı, gözünde cazibesini çoktan yitirmiştir; ancak ondan ayrılmak da bir seçenek gibi görünmez, çünkü yerine koyabileceği biri de ona ilgi çekici gelmemektedir. Kendine vakit ayırmayı unuttuğu gibi, boş vakit bulduğunda da onunla ne yapacağını bilemez.

Wanda için hayat, durmaksızın devam eden bir mücadeleye dönüşmüştür. Sürekli bir şeyleri düzene sokmaya, birilerinin sorunlarını çözmeye çalışırken, kendini nerede kaybettiğini bile hatırlamaz. Peki, bir noktada durup "Ben ne istiyorum?" diye sormaya cesaret edebilecek midir?