2030 yılına gelindiğinde dünya, geri dönülemez bir ekonomik çöküşün ve hızla kötüleşen çevresel felaketlerin gölgesinde kalmıştır. Küresel ısınmanın etkileri yalnızca doğayı değil, toplumları da kökten değiştirmiştir. Tarımsal üretimin azalmasıyla gıda kıtlığı baş göstermiş, büyük metropoller devasa çöp dağları ve çorak topraklarla kaplanmıştır. Artık nefes almak bile lüks haline gelmiş, temiz su kaynakları tükenmiş ve hükümetler iflasın eşiğine gelmiştir. Şirketler, hayatta kalmak için kendi özel ordularını kurarak şehirleri küçük bölgelere ayırmış ve nüfusun büyük kısmı işsizlik ve sefalet içinde yaşamaktadır.

Bütün bu kaosun ortasında, eski bir çevre bilimci olan Daniel, küresel ısınmayı tersine çevirebilecek devrim niteliğindeki bir keşfi açığa çıkarmak üzeredir. Ancak, hükümetlerin ve büyük şirketlerin bu çözümü istemediğini fark ettiğinde kaçınılmaz bir gerilim başlar. Çünkü iktidardakiler için dünya düzeninin çökmesi, halkı kontrol etmenin en kolay yolu olmuştur. Ekonomik durgunluğun devam etmesi, zenginlerin servetini korumaları için bir fırsata dönüşmüş, kaynakların kıtlığı ise nüfus kontrolünü sağlamak için kullanılmıştır.

Daniel, bu çarpık düzene karşı mücadele etmek isteyen bir grup direnişçiyle güçlerini birleştirir. Onların amacı, çevreyi yeniden dengeye getirebilecek formülü dünyaya açıklamak ve halkı uyanışa sürüklemektir. Ancak, bu bilgi bir kez ortaya çıktığında, peşlerindeki gölge devlet ajanları ve özel güvenlik şirketleri onları susturmak için her yolu deneyecektir.

Zaman daralırken, Daniel ve ekibi, çürüyen şehirlerin arasında, kuraklaşmış nehir yataklarında ve terkedilmiş fabrikalarda ölümcül bir kovalamacaya sürüklenir. Teknolojinin ve bilimsel ilerlemenin yalnızca elitlerin çıkarına hizmet ettiği bu dünyada, umut hâlâ mümkün müdür? Yoksa insanlık, kendi açgözlülüğünün kurbanı olarak tarihin tozlu raflarına mı gömülecektir?

Gerilim ve aksiyon dolu bu distopik gelecekte, her şeyin bir bedeli vardır—özgürlüğün bile…