1743 yılında yoksul bir terzinin gayrimeşru kızı olarak doğan Jeanne Bécu'nun hayatı, büyük zorluklar ve engellerle başlar. Ancak azmi, zekası ve güzelliği sayesinde, dönemin sosyal ve siyasi yapısına meydan okuyarak yükselir. Jeanne, genç yaşta dikkat çekici güzelliğiyle fark edilir ve bu onu Paris sosyetesine dahil olma yolunda ilk adımlarını atmasına neden olur.

Bir dizi tesadüf ve stratejik hamleler sayesinde, Jeanne kendisini daha üst sınıflardan insanlarla ilişki kurarken bulur. Hayatındaki bu dönüm noktası, Fransız aristokrasisi ile tanışmasını ve saray entrikalarının içine çekilmesini sağlar. Nihayetinde, Jeanne Bécu'nun yolu, Fransa Kralı XV. Louis'in dikkatini çeker. Kralın ilgisi, Jeanne'nın sarayda hızla yükselmesine olanak tanır.

XV. Louis'in metresi olarak Jeanne Bécu, resmi unvanını alır ve daha önce hayal bile edemeyeceği bir lüks ve nüfuz dünyasına adım atar. Ancak bu konum, aynı zamanda büyük bir sorumluluk ve tehlike de getirir. Saraydaki diğer asillerin kıskançlıkları, siyasi entrikalar ve halkın eleştirileriyle başa çıkmak zorunda kalır.

Jeanne Bécu'nun yükselişi, sadece bir kadının gücünün ve kararlılığının bir örneği değil, aynı zamanda dönemin toplumsal sınıflarının ve ahlak anlayışının bir yansımasıdır. Hayatındaki her adım, tarihin akışını etkileyen olaylar zincirinin bir parçası haline gelir. Sonunda Jeanne, kralın son resmi metresi olarak anılacak ve Fransız tarihine damgasını vuracaktır.