Nejla ve Muhsin, evliliklerinin ilk aylarında büyük bir aşk ve mutluluk içinde yaşamaktadırlar. Birbirlerine duydukları sevgi, çevrelerindeki herkese örnek olacak kadar güçlüdür. Hayatlarının bu en güzel döneminde, beklenmedik bir kaza her şeyi alt üst eder. Muhsin’in ani ölümü, Nejla’nın dünyasını karanlığa gömer ve onu derin bir yasın içine sürükler.

Muhsin'in yokluğunu kabullenemeyen Nejla, onun ruhunun bir şekilde geri dönebileceğine inanmaya başlar. Evin içinde duyduğu küçük sesler, hissettiği esintiler ve aniden gördüğü rüyalar, ona Muhsin’in hala bir yerlerde olduğunu düşündürür. Yas süreciyle baş edemeyen Nejla, çevresinden uzaklaşmaya ve içine kapanmaya başlar. Onu seven insanlar, onun bu inancını bir saplantı olarak görür ve yardımcı olmaya çalışır, ancak Nejla kimseyi dinlemez.

Bir gece, Nejla eski bir arkadaşından duyduğu gizemli bir medyuma gitmeye karar verir. Bu medyum, ölülerle iletişim kurabildiğini iddia eden biri olarak tanınmaktadır. Nejla, onun yardımıyla Muhsin ile bağlantı kurmaya çalışır. Ancak bu karar, Nejla’nın hayatını daha da karmaşık hale getirir. Medyumun yönlendirmesiyle bazı ritüeller yapmaya başlayan Nejla, kendisini karanlık bir dünyanın eşiğinde bulur.

Nejla’nın Muhsin’i geri getirme arzusu, onu tehlikeli ve doğaüstü olayların içine çeker. Muhsin’in ruhuyla iletişim kurduğunu düşündüğü anlar, aslında başka varlıkların oyunlarından ibarettir. Geceleri duyduğu sesler, evde hareket eden gölgeler ve açıklanamayan olaylar giderek artar. Nejla, artık yalnızca Muhsin’e değil, aynı zamanda kontrol edemediği bir güce bağımlı hale gelmiştir.

Bu süreçte Nejla, Muhsin’in ölümüne dair saklı kalan gerçekleri keşfeder. Kazanın göründüğü gibi bir kaza olmadığını ve Muhsin’in ölümünün ardında karanlık bir sır yattığını öğrenir. Nejla, hem bu sırrı açığa çıkarmak hem de kendisini ve ruhunu tehdit eden doğaüstü varlıklardan kurtulmak için büyük bir mücadeleye girer.