Little Things, kuralların çizdiği sınırların ötesinde şekillenen karmaşık bir suç hikâyesini gözler önüne seriyor. Film, karakter yapıları ve yaklaşımları birbirinin tam zıttı olan iki dedektifin, zihin oyunları ve tehlikelerle dolu bir seri katil avını anlatıyor.

Bir yanda, mesleğine yıllarını vermiş, prosedürlere sıkı sıkıya bağlı, soğukkanlı ve detaycı bir polis olan Joe "Deke" Deacon vardır. Onun için her şey belirli bir düzen içinde ilerlemelidir; deliller toplanmalı, kurallar takip edilmeli ve adalet, yasal çerçevede yerini bulmalıdır. Hayatının büyük kısmını bu disiplinle geçiren Deke, geçmişte yaptığı hataların ve yarım kalmış davaların gölgesinde yaşamaktadır.

Öte yanda ise genç, hırslı ve olaylara sezgileriyle yaklaşan Dedektif Jim Baxter bulunur. Baxter, başarıya ulaşmak ve suçluyu yakalamak adına sınırları zorlamaktan, gerekirse kuralları esnetmekten çekinmeyen bir polistir. Suçun karanlık yüzüne karşı duyduğu öfke, onu daha agresif ve cesur hamlelere itmektedir.

Los Angeles sokaklarında korku salan gizemli bir seri katil, şehrin huzurunu tehdit etmeye başladığında, bu zıt karakterlere sahip iki dedektif mecburen aynı davada birlikte çalışmak zorunda kalır. Katil, ardında neredeyse hiçbir iz bırakmayan, zekice işlenmiş cinayetlerle adeta polisle alay etmektedir. Deke ve Baxter, birbirlerinden farklı bakış açılarını ve yöntemlerini bir araya getirerek katilin peşine düşer. Ancak davanın ilerleyen aşamalarında her ikisi de yalnızca katilin oyunlarıyla değil, kendi içsel çatışmaları ve geçmişlerinin karanlık hesaplarıyla da yüzleşmek zorunda kalır.

Little Things, sadece bir suç ve gerilim hikâyesi olmanın ötesinde, insan doğasının karmaşıklığını, vicdan ile görev arasındaki ince çizgiyi ve adalet arayışının bedelini sorgulayan psikolojik derinliğiyle izleyiciyi içine çeken sürükleyici bir polisiye dram olarak öne çıkar.