Bu hikaye, inancın kırılganlığı ve insan ruhunun sınırları üzerine karanlık bir gerilim sunuyor.

Kuzey Finlandiya’nın sessiz, karlarla kaplı bir kasabası... İnsanların kendi halinde yaşadığı bu soğuk ve izole yer, bir gece gökyüzünde beliren parlak bir ışıkla sarsılır. Kasabanın dışındaki geniş ormanlık alana düşen bir gök taşı, hem çevre halkını hem de yerel yetkilileri endişelendirir.

Kasabanın kilisesinde görev yapan papaz, bu olaydan derin bir şekilde etkilenir. İnancına sıkı sıkıya bağlı olan adam, gök taşının Tanrı’nın bir uyarısı olduğunu düşünür. Ancak bu düşünce zamanla yerini şüpheye bırakır. Çünkü taşın düştüğü yerin çevresinde yaşanan tuhaf olaylar, onun dünyaya olan bakışını altüst etmeye başlar.

İnsanlar aniden saldırganlaşır, daha önce hiç olmadığı kadar acımasız suçlar işlenir. Aileler arasında anlaşmazlıklar baş gösterir, arkadaşlıklar bozulur, kasabanın her köşesine sinsi bir paranoya hâkim olur. Gök taşının yaydığı gizemli enerji, insanların karanlık yönlerini ortaya çıkarmaktadır.

Papaz, kasaba halkını teskin etmek ve huzuru sağlamak için çabalasa da kendi içsel çatışmalarıyla boğuşmaya başlar. Gök taşının ilahi bir mesaj olduğuna dair inancı, yerini derin bir karamsarlığa ve korkuya bırakır. Gittikçe daha fazla insanın aklını yitirdiğini görmek, onun çaresizliğini artırır.

Olayları araştırmak için kasabaya gönderilen bir bilim insanı, gök taşının dünyaya getirdiği şeyin sadece fiziksel bir nesne değil, insan aklını etkileyen ve duygusal dengesizliklere yol açan bir tür radyasyon olduğunu keşfeder. Ancak bu keşif bile papazın aklındaki soruları dindirmez. Çünkü gördüğü kabuslar, yaşadığı halüsinasyonlar, gök taşının sıradan bir nesne olmadığını ona fısıldamaktadır.

Zamanla, papazın kilisesi kasaba halkının bir araya gelip sığınacağı bir yer hâline gelir. Fakat papazın kendi inancını yitirmekte olduğunu kimse bilmez. Hem kasabayı hem de kendi ruhunu kurtarmak için bir çözüm arayışı içine girer.

Sonunda, kendisiyle yüzleşmek zorunda kalan papaz, gök taşının etkisiyle göz ardı ettiği gerçeği kabul etmek zorunda kalır. İnancının sınavı artık yalnızca Tanrı’ya karşı değil, insanın karanlık doğasına karşı da verilmelidir.

Ancak bu sınav, düşündüğünden çok daha tehlikeli ve yıkıcı olacaktır.