Serhat ve Engin, İstanbul’da aldıkları eğitimle hem şehir hayatını deneyimlemiş hem de köklerinden kopmamış iki kuzendir. Ancak köylerine döndüklerinde, ne tam anlamıyla şehirli olabilmişlerdir ne de artık köy yaşamına tamamen adapte olabilirler. Arada kalmış bu iki şaşkın genç, köyün monotonluğuna ve sıkıcılığına daha fazla dayanamayarak, şehirdeki dinamik hayatı özlemeye başlarlar.

Bir gün, eski bir arkadaşlarının "Esas hayat İzmir’de" demesi üzerine, şehirde kendilerini bekleyen büyük fırsatlar ve heyecanlı maceralar olduğuna inanarak İzmir’e gitme kararı alırlar. Bu karar, Serhat ve Engin için büyük bir dönüm noktasıdır.

Köyden büyük şehre doğru çıkacakları bu yolculuk, iki kuzenin hem birbirleriyle olan ilişkilerini hem de şehirle olan bağlarını test eder. İzmir’e vardıklarında ise, şehir hayatının düşündüklerinden çok daha karmaşık ve zorlu olduğunu fark ederler. İş arama süreçleri, şehirdeki hızlı tempo, karşılaştıkları çeşitli karakterler ve beklenmedik olaylarla başa çıkmaya çalışırken, şehir hayatının sadece eğlence ve maceradan ibaret olmadığını öğrenirler.

Serhat ve Engin'in bu komik ve zaman zaman duygusal macerası, köyden şehre göç eden pek çok kişinin karşılaştığı kültürel farklılıkları, adapte olma çabalarını ve bu süreçte yaşanan eğlenceli olayları anlatır. Şehirde onları bekleyen hayat, tahmin ettiklerinden çok daha zor olabilir, ama aynı zamanda kendilerini keşfetmeleri için de bir fırsat sunar.