Genç bir kadın, İstanbul’un kalabalık sokaklarında aniden ortadan kaybolur. Kimse onun nereye gittiğini bilmez, kimse arkasında bir iz bulamaz. Bu olay, sadece ailesini ve yakın çevresini değil, şehre dair ilginç öyküler peşinde koşan bıkkın bir yazarı da etkiler. Uzun süredir yazacak ilham bulamayan, hayatın monotonluğu içinde kaybolmuş bu adam, kayıp kadının hikâyesinin kendisini yeniden yazmaya itecek bir fırsat olabileceğini düşünerek onun izini sürmeye karar verir.

Başlangıçta sıradan bir kayıp vakası gibi görünen bu durum, yazarın araştırmaları ilerledikçe daha karmaşık ve tehlikeli bir hal almaya başlar. Genç kadının son görüldüğü yerler, onunla ilgili fısıltılar ve ardında bıraktığı belirsiz işaretler, yazarın yolunu gizemli bir dünyanın kapısına getirir. Peşine düştüğü hikâye, sıradan bir kayboluşun ötesine geçmektedir. İstanbul’un sokaklarında derinlere indikçe, bu şehrin karanlık yüzüyle yüzleşmeye başlar. Eski hanlar, unutulmuş sokaklar, yeraltı dünyasının gölgelerinde kaybolmuş insanlar...

Ancak yazar, bu arayışın yalnızca bir hikâye olmadığını, kendi hayatını da riske attığını fark ettiğinde artık çok geçtir. Ona yön gösteren ipuçları, onu bir bilmece gibi içine çeken labirent, adım adım büyük bir tehlikeye sürüklemektedir. Peşinde olduğu kadını bulursa ne olacağını bile bilmezken, farkında olmadan kendi geçmişiyle ve İstanbul’un derin sırlarıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Peki, bu yolculuk onu gerçekten kayıp kadına mı ulaştıracak, yoksa kendisini kaybolmaya mahkûm bir hikâyenin içine mi hapsedecek?