Filistinli-İsrailli bir kolektif tarafından yapılan bu çarpıcı belgesel, işgal altındaki Batı Şeria’nın Masafer Yatta bölgesinde İsrail askerlerinin gerçekleştirdiği yıkımı gözler önüne seriyor. Film, sadece fiziksel bir yıkımı değil, aynı zamanda bir halkın toprakla ve hafızayla olan bağının koparılmaya çalışılmasını da incelikli bir şekilde yansıtıyor.

Hikâyenin merkezinde, topraklarından zorla çıkarılmaya karşı direnen Filistinli bir aktivist olan Basel ile, olan biteni dünya kamuoyuna duyurmak isteyen, vicdanıyla yüzleşen İsrailli bir gazeteci olan Yuval’in sıra dışı dostluğu yer alıyor. Bu iki farklı dünyadan gelen insan, şiddet ve adaletsizlik karşısında ortak bir ses bulur. Aralarındaki ilişki, toplumsal ve siyasi bariyerlere rağmen insanlığın, empati ve hakikat arayışının sınır tanımadığını gösterir.

Film, askeri operasyonların gölgesinde kalan sivillerin yaşamlarını, sessizce yok edilen köyleri ve yerlerinden edilen aileleri hassasiyetle işlerken; aynı zamanda sistematik baskının tanıkları ve anlatıcıları olan iki karakterin dönüşümünü de merkezine alıyor. Basel ve Yuval, farklı gerçekliklerden gelseler de, birlikte tanıklık ettikleri bu yıkım sürecinde yeni bir mücadele dili geliştirirler.

Sahadan gerçek görüntüler, tanıklıklar ve duygusal yakın planlarla örülen bu film; adalet, direnç ve birlikte var olma çabasına dair güçlü bir sinema örneği sunuyor. Masafer Yatta’nın yok edilen taş evleri ve susturulmaya çalışılan sesleri, bu anlatıda güçlü bir yankı buluyor.