Beş yıllık ilişkisi yeni sona eren, şehirli ve düzenli hayatına sıkı sıkıya bağlı beyaz yakalı Zeynep, içinde bulunduğu duygusal karmaşadan uzaklaşmak için en yakın arkadaşıyla birlikte, bir radyo yarışmasından kazandığı tatile çıkmaya karar verir. Kafa dağıtmak, belki de hayatına yeni bir yön çizmek isteyen Zeynep’in planı nettir: aşk yok, dert yok, sadece güneş, deniz ve dostluk.

Aynı tarihlerde, aşkı fazlasıyla saçma ve gereksiz bulan, gündelik hayatın içinden, alaycı ve dobra bir oto tamircisi olan Barış da en yakın arkadaşı Emrah'la birlikte aynı tatil köyüne gelir. Tatilin başında yolları kesişen bu iki zıt karakter, ilk andan itibaren birbirlerinden hoşlanmak bir yana, adeta savaş ilan ederler. Aralarındaki her diyalog bir gerilim, her karşılaşma laf dalaşıyla sonuçlanır. Tatil köyündeki havuz başı, restoran, plaj, hatta yoga seansları bile bu çekişmelerin arenasına dönüşür.

Ancak zaman geçtikçe, didişmelerin arkasındaki gerçekler yavaş yavaş su yüzüne çıkar. Zeynep’in kırılmış kalbi ve Barış’ın bastırdığı yaraları birbirini fark etmeye başlar. Nefretin yerini garip bir çekim, çekimin yerini kıvılcımlar alır. Kendi kurallarını başkalarına dayatan bu iki inatçı karakter, istemeden de olsa birbirlerine karşı bir şeyler hissetmeye başlarlar. Derken, tatil romantik bir hikâyeye doğru dönüşür.

Fakat her güzel an gibi bu yakınlaşma da sınanır. Zeynep’in beş yıllık eski sevgilisi sürpriz bir şekilde tatil köyüne gelir ve ilişkilerini geri kazanmak için harekete geçer. Zeynep, kalbinin sesini mi dinleyecek, yoksa geçmişin gölgesine mi sığınacak? Barış, ilk kez içini ısıtan bu duygunun peşinden mi gidecek, yoksa gururuna mı yenik düşecek?

Bu eğlenceli ve duygusal tatil hikâyesi, aşkın en olmadık anda, en zıt karakterler arasında nasıl filizlendiğini anlatırken, aynı zamanda insanın kendini yeniden keşfetme yolculuğuna da ışık tutuyor. Bol kahkaha, hafif hüzün ve sıcacık bir yaz aşkı vadediyor.