Bir grup genç, aileleri veya çevreleri tarafından “değişmeleri” için gönderildikleri, izole bir LGBTQ+ dönüşüm kampına adım atar. Dışarıdan masum bir yaz kampı gibi görünen bu yer, içeride katı kurallar, baskıcı inançlar ve rahatsız edici psikolojik yöntemlerle doludur. Kamp liderleri, katılımcıların kimliklerini bastırmaları ve “uyum sağlamaları” için manipülatif teknikler uygular; bu süreçte her biri kendi korkularıyla ve içsel çatışmalarıyla baş başa kalır.

Ancak kampın huzursuz atmosferi, kısa sürede çok daha karanlık bir hâl alır. Gençler, geceleri ormanın derinliklerinde dolaşan ve onları adım adım takip eden gizemli bir varlığın farkına varır. İlk başta bunun yalnızca bir korku veya kamp efsanesi olduğunu düşünseler de, kaybolan eşyalar, sessizce açılan kapılar ve karanlıktan gelen tehditkâr bakışlar, tehlikenin gerçek olduğunu kanıtlar.

Şüpheler arttıkça, kampçılar hem baskıcı psikolojik tekniklere hem de hayatta kalma içgüdülerini tetikleyen ölümcül bir tehdide karşı koymak zorunda kalır. Karanlık orman, sert disiplin ve görünmeyen bir avcının yarattığı gerilim, onları güven, dayanışma ve cesaret sınırlarını zorlayan bir mücadeleye sürükler. Bu, yalnızca hayatta kalma savaşı değil; aynı zamanda kimliklerini, varoluşlarını ve özgürlüklerini savunma mücadelesidir.