Suriye’nin Raqqa kentinde, kendi ilan ettiği halifeliğin merkezi olan IŞİD’in (DEAŞ) gölgesinde geçen bu gerilim dolu hikâyede, farklı cephelerden gelen iki gizli ajan kader ortaklığı yapar. Rusya adına çalışan esrarengiz bir uluslararası casus ile Europol’e bağlı, Fas kökenli bir İspanyol ajan, “El Ürdünlü” adıyla bilinen üst düzey bir cihatçı liderin yerini tespit etmek üzere aynı bölgede karşı karşıya gelirler.

Başlangıçta birbirlerine karşı duydukları derin güvensizlik, yerini zorlu koşullar altında doğan kırılgan bir iş birliğine bırakır. Çünkü hedefleri ortaktır: El Ürdünlü’nün ortadan kaldırılması ve IŞİD’in çözülme sürecinin hızlandırılması.

Raqqa’da, infazlarla sonuçlanan küçük bir hata bile ölüm anlamına gelir. Kadınlar pazarlarda satılırken, siviller sürekli izlenmekte, herkes potansiyel bir düşman gibi görülmektedir. Bu karanlık ortamda hayatta kalmak, yalnızca fiziksel yetenek değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılık gerektirir.

Ajanlar bir yandan kendi istihbarat örgütlerinin baskıları ve manipülasyonlarıyla uğraşırken, diğer yandan yerel halkla bağ kurmaya çalışarak El Ürdünlü’nün izini sürerler. Aralarındaki çatışma yer yer tırmansa da, bu görev onları birbirlerinin insani yönlerini görmeye zorlar.

Bu çarpıcı casusluk öyküsü, uluslararası siyasetin gri alanlarında, terör ve istihbarat savaşlarının acımasız doğasını gözler önüne sererken, insani bağların bile savaş ortamında nasıl yeniden tanımlandığını sorgulatıyor. Gerilim, aksiyon ve karakter çatışmalarının iç içe geçtiği anlatı, izleyiciyi bir yandan nefessiz bırakırken bir yandan da düşündürüyor.