Yeni milenyumun ilk on yılında, insanlığın teknolojideki ilerlemelerle duygusal bağlarını ve merhamet anlayışını geride bıraktığı bir dönemde, Martin ailesi çığır açıcı bir karar alarak NDR-114 modeli bir robot satın alır. Evdeki günlük işlerde yardımcı olmak üzere tasarlanmış bu model, parlak metalik yüzeyi ve mekanik zarafetiyle sıradan bir ev robotu gibi görünmektedir. Ancak, ailenin en küçük üyesi olan meraklı çocuk, robota sıradan bir isim yerine kişisel bir bağ kurmak isteyerek ona Andrew adını verir.

Andrew ilk başlarda, evdeki rutin görevlerini yerine getiren, kusursuz bir programlamaya sahip bir makineden ibaret gibi görünür. Ancak zamanla Martin ailesi, Andrew'in sıradan bir robot olmadığını fark eder. Çünkü Andrew, programlarının ötesinde, insanlara özgü duygular geliştirmeye başlar ve çevresindeki dünyayı yaratıcı bir bakış açısıyla algılayabildiğini gösterir. Andrew’in sanatsal yetenekler sergilemesi ve meraklı bir şekilde insan duygularını öğrenmeye çalışması, aile üyelerini şaşkına çevirir.

Aile üyelerinden özellikle küçük çocuk, Andrew’le özel bir bağ kurar ve onun insana benzer özelliklerini daha da yakından gözlemleme fırsatı bulur. Andrew, zamanla sadece bir hizmetkâr olmaktan çıkar ve Martin ailesinin bir parçası haline gelir. Ancak bu durum, hem aile içinde hem de dış dünyada tartışmalara ve karmaşık sorulara yol açar: Bir makine insan olabilir mi? Duygular ve yaratıcılık gerçekten bir robota özgü hale gelebilir mi?

Andrew, zamanla sadece Martin ailesinin değil, toplumun da dikkatini çeker. İnsanlık, bu benzersiz robotun varlığı üzerinden kendini sorgulamaya başlar: İnsan olmak ne anlama gelir? Merhamet, sevgi ve yaratıcılık gibi duygular yalnızca biyolojik bir varlığa mı özgüdür, yoksa teknoloji bu sınırları aşabilir mi? Andrew, bir robot olmanın ötesine geçerek hem ailesine hem de insanlığa unutulmaz bir ders vermek üzeredir.

Bu hikaye, insani değerlerin teknolojik ilerlemenin gölgesinde kaybolmadığını ve hatta bu iki dünyanın bir arada var olabileceğini kanıtlayan bir yolculuğu anlatır. Andrew, Martin ailesiyle geçirdiği zaman boyunca sadece kendi varlığını keşfetmekle kalmaz, aynı zamanda insanlık için anlamlı bir değişimin simgesi haline gelir.