Jean Valjean, bir zamanlar ekmek çalmak suçuyla hapis yatan bir adamdır. Yıllarını suçlarını telafi etmek ve kendini affettirmek için harcamıştır. Hapiste geçirdiği yıllardan sonra hayatını değiştiren Valjean, artık dürüst bir insan olarak yaşamaktadır ve onunla ilgilenen genç bir kız olan Cosette'e sahip olmuştur. Ancak geçmişinin gölgesi sürekli peşindedir; zira Memur Javert, Valjean'ı her koşulda yakalamaya kararlı, acımasız ve takıntılı bir yargıçtır.

Hikaye, Fransız Devrimi'nin kaotik ortamında geçmektedir. Valjean, yıllar süren değişim yolculuğunda, toplumda saygı gören bir adam olmayı başarmış ve küçük bir kasabada fabrika sahibi ve belediye başkanı olmuştur. Fakat geçmişinin izleri her zaman peşindedir, çünkü Javert, onun eski suçları yüzünden onu yeniden hapse tıkmayı kafasına koymuştur. Valjean’ın gösterdiği değişim ve yaptığı iyi işler, Javert’in gözünde bir suçluyu affetmenin imkansız olduğu anlamına gelmektedir.

Fransız Devrimi'nin devrimci hareketlerinin ve toplumsal değişimlerinin merkezine oturan bu süreçte, Valjean’ın hayatı büyük bir çalkantıya girer. Valjean, özgürlük ve eşitlik için savaşan devrimcilerin mücadelelerine tanık olurken, aynı zamanda kızı Cosette’i de koruma yolunda büyük bir sorumluluk taşır. Bu süreçte Cosette büyür ve güzelleşir, ancak deviren toplumsal huzursuzluk onu da tehdit eder.

Javert, Valjean’ın sonradan yaptığı iyilikleri ve onun kendisini düzeltme çabalarını umursamadan, sadece yasaların katı uygulanması gerektiğini savunur ve bu uğurda ne gerekiyorsa yapmaya kararlıdır. Ancak, Valjean’ı sürekli takip eden Javert, ona duyduğu öfkenin ve takıntısının ötesinde, Valjean’ın içsel dönüşümünü anlamaya ve sorgulamaya başlar. Bu, Javert’in ahlaki çatışmalar ve kişisel inançlarla yüzleşmesini zorlaştırır.

Devrim ve onun getirdiği karışıklıklar arasında Valjean, bir yandan kendi ailesinin güvenliğini sağlamaya çalışırken, diğer yandan siyasi kaosla mücadele eder. Cosette, artık bir genç kadın olmuştur ve Valjean, onu koruyabilmek için pek çok zorlukla karşı karşıya kalır. Aynı zamanda, devrimci olaylar sırasında, Valjean’a olan sevgisi ve sadakatiyle öne çıkan bir karakter olan Marius da devreye girer ve Valjean’ı, devrimci hareketin bir parçası yapacak şekilde onun yanında durmaya zorlar.

Valjean ve Javert arasındaki çatışma, sadece yasal ve ahlaki sınırlar çerçevesinde değil, aynı zamanda insanlık ve adaletin ne olduğu sorusu etrafında şekillenir. Valjean, geçmişiyle hesaplaşarak, ne olursa olsun düzgün bir yaşam sürmeye çalışan bir adam olarak tüm bu zorluklarla baş etmeye çalışırken, Javert’in katı yargıları ve adalet anlayışı onu kovalamaya devam eder.

Fransız Devrimi’nin getirdiği devrimci ruh, Valjean’ın kişisel dönüşümünü yansıtır. Bir tarafta adaletin tecellisi için mücadele eden Valjean, diğer tarafta her şeyin yasalarla olması gerektiğini savunan Javert. Valjean, hayatının her alanında devrim yaparken, geçmişte yaptığı hatalardan pişmanlık duymadığı ve kendi onuru için verdiği mücadeleyle devrimi içsel olarak yaşar. Javert ise yasa dışı bir durumu kabul edemez ve Valjean’ın onu affetme ve ona yeni bir kimlik sunma yönündeki iyiliğini ve adalet anlayışını anlamaktan güçlük çeker.