Gülseren’in hayatı, Türkiye’nin yakın tarihindeki toplumsal ve kültürel dönüşümlerin iç içe geçtiği bir yaşam öyküsüdür. Kimi zaman acı, kimi zaman tatlı anılarla örülü bu yolculuk, aynı zamanda bir kadının dirençli duruşunu ve kendine has duruşunu da gözler önüne serer.

Onu sıradan bir hikâyeden ayıran ise sivri dili, keskin zekâsı ve en çok da geceleri pırıl pırıl parlayan ateş böceklerine olan tutkusu. Gülseren, değişen sokaklara, kaybolan mahalle kültürüne ve zamanla silinen yüzlere rağmen, hem geçmişin hem de umudun ışığını içinde taşımaya devam eder. Onun hikâyesi, hem bireysel hem de kolektif hafızamızın bir yansımasıdır.