Hicran ve Adnan, sevgi dolu bir evlilik sürdürürken, hayatlarını alt üst eden trajik bir olay yaşarlar. İki yaşındaki oğullarını bir kaza sonucu kaybetmeleriyle birlikte, aralarındaki bağ kopar ve aynı çatı altında yaşamalarına rağmen artık iki yabancıya dönüşürler. Hicran, yaşadığı büyük acının içinde kaybolmuşken, evde açıklanması mümkün olmayan garip olaylar meydana gelmeye başlar.

Önce küçük belirtilerle başlayan bu olaylar, zamanla Hicran’ın akıl sağlığını tehdit edecek boyuta ulaşır. Geceleri garip fısıltılar duymaya başlar, odada gölgeler belirir ve sürekli birinin kendisini izlediğini hisseder. Kabuslar peşini bırakmazken, aynalarda gördüğü suretler giderek daha korkutucu bir hâl alır. Adnan, yaşananları yas sürecinin bir parçası olarak görüp Hicran’ı sakinleştirmeye çalışsa da, Hicran bunun çok daha büyük ve karanlık bir şey olduğunu hissetmektedir.

Sonunda, çaresiz kalan Hicran bir Hoca’ya danışmaya karar verir. Hoca, onu dinledikten sonra korkunç bir gerçeği açığa çıkarır: İkinci kanından, yani ailesinden bir kadın, ona kara büyü yaptırmıştır. Bu büyü, yalnızca ruhunu değil, geçmişini ve geleceğini de esir almak için yapılmıştır. Büyünün amacı nedir? Kim, neden Hicran’a bu kötülüğü yapmıştır? Hicran, büyünün etkisinden kurtulabilecek mi, yoksa kendisini bekleyen daha büyük bir kabusun içine mi çekilecektir?