Birbirini seven genç bir çift, Kuzeybatı Pasifik’in derinliklerinde, doğanın en saf ve el değmemiş köşelerinden birine sırt çantalarını alıp, keşfe çıkmak üzere yola koyulurlar. Başlangıçta her şey mükemmel ve huzurlu görünmektedir: ormanların gür yeşili, dağların ihtişamı ve gökyüzünün masmavi genişliğiyle sarılmış bir dünyada, yalnızca birbirlerine odaklanmış, huzurlu bir tatilin tadını çıkarmaktadırlar. Ancak, zamanla her şeyin göründüğü gibi olmadığını fark etmeye başlarlar.

Gece olduğunda, karşılaştıkları doğa unsurları ve yalnızlık, bir dizi rahatsız edici olayın fitilini ateşler. Geceleri duydukları garip sesler, belirsiz ışıklar, ve eski, terkedilmiş yerleşim izleri gibi gizemli unsurlar, çiftin içinde korku ve huzursuzluk duygularını uyandırır. Her köşe başında karşılarına çıkan tuhaf izler ve kaybolan eşyalar, tatillerinin huzurlu başlangıcını yerini ürkütücü bir gerilim ortamına bırakır. Kısa süre sonra, sadece çevredeki doğa değil, bulundukları yerin tarihindeki karanlık geçmişin de onlara hiç yabancı olmadığına dair ipuçları ortaya çıkar. Çift, bu yabancı topraklarda, keşfetmeye geldikleri sıradan manzaraların içinde, bir şekilde daha derin ve tehditkar bir anlam taşıyan gizemlerle baş başa kalırlar.

Bu süreç, onların yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal ve psikolojik olarak da sınandıkları bir yolculuğa dönüşür. Olaylar gittikçe daha karmaşık hale gelirken, bu genç çiftin birlikte kalabilme gücü ve birbirlerine duydukları güven, beklenmedik bir şekilde bir testten geçer. Kaderin ve doğanın birbirine karıştığı bu uzak diyarda, her adım bir tehlike, her bakış bir soru işareti taşır.