Kentucky'nin küçük bir kasabasında yaşayan dul Ed Schmitt, iki küçük kızının geçimini sağlamak için büyük bir mücadele verir. Günlük hayatının zorluklarıyla boğuşurken, Ed’in en büyük endişesi, küçük kızının karaciğer nakli için acilen beklediği haberdir. Umutsuzluk içinde boğulan bu aile, bir gün Sharon Steves ile tanışır.

Sharon, kendi hayatında bir boşluk hissetmekte ve yeni bir amaç arayışındadır. Ed ve kızlarının hikayesini öğrendiğinde, bu amaç karşısına çıkmış olur. Ed’in kızına yardım etmek için kararlı bir şekilde harekete geçen Sharon, bu süreçte inanılmaz bir azim ve inanç sergiler. Yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapan Sharon, kızın sağlığına kavuşabilmesi için adeta dağları yerinden oynatır.

Bu süreç, Sharon, Ed ve kızları için sadece bir sağlık mücadelesi değil, aynı zamanda inancın, sevginin ve insan ruhunun gücünün yeniden keşfedildiği bir yolculuk olur. Sharon’ın gösterdiği çaba, küçük bir kasabada gündelik mucizelerin ve sıradan meleklerin varlığını gözler önüne serer. Sharon’ın kararlılığı ve Ed’in umudu, tüm kasaba için ilham verici bir hikaye haline gelir.