M. S. 117, Roma İmparatorluğu'nun gücünün zirveye ulaştığı dönemi yansıtır. İmparatorluk, Mısır’dan İspanya’ya, Doğu’da ise Karadeniz’e kadar büyük topraklara hükmetmektedir. Ancak kuzeydeki Britanya, Roma'nın genişlemesinin önünde büyük bir engel oluşturur. Britanya'nın vahşi ve tecrübeli yerli halkı, Pict'ler, Romalılar'ın fetihlerine karşı koyarak, gerilla taktikleriyle yenilmez bir düşman haline gelmişlerdir. Roma'nın bu topraklarda sağlam bir hakimiyet kurabilmesi için büyük bir askeri çaba sarf etmesine rağmen, Pict'lerin direnişi imparatorluğun planlarını zorlamaktadır.

Film, Roma İmparatorluğu'nun İngiltere'yi işgali sırasında geçen dramatik bir öyküyü anlatmaktadır. Bu öykünün merkezinde, Pict saldırılarından geriye kalan tek hayatta kalan Roma askeri olan Quintus Dias yer alır. Genç bir Roma askeri olan Quintus, General Virilus'un (Dominic West) komutasındaki efsanevi 9. Lejyon'a katılır. Lejyon, Roma'nın en cesur ve yetenekli askerlerinden oluşmaktadır. Quintus ve diğer askerler, Pict ırkını ve onların acımasız lideri Gorlacon'ı (Ulrich Thomsen) yok etmek için kuzeye doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar.

Roma'nın kudretli ordusunun, Pict’lere karşı verdiği bu mücadelede stratejiler, onur ve hayatta kalma mücadelesi ön plana çıkar. Quintus’un liderlik, cesaret ve insanlıkla ilgili sınavlar verdiği bu yolculuk, aynı zamanda içsel bir keşif ve başkalarına olan bağlılığının test edildiği bir serüvene dönüşür. Karşılaştığı zorluklar, onun sadece bir savaşçı olarak değil, aynı zamanda bir insan olarak da sınırlarını zorlayacaktır. Bu kahramanlık hikayesi, sadece bir imparatorluğun genişlemesinin öyküsü değil, aynı zamanda bir adamın hayatta kalma, onur ve fedakarlık adına verdiği mücadelenin öyküsüdür.