Reality Winner’ın hikâyesi, genç yaşta başlayan bir hizmet ve idealizm yolculuğunun, devlet sırları ve etik ikilemlerle nasıl kesiştiğini gözler önüne seriyor. 2010 yılında Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri’ne katılan Winner, dil yetenekleri ve zekâsıyla kısa sürede dikkat çeker. Birden fazla dili akıcı şekilde konuşabilmesi, özellikle istihbarat alanında önemli bir avantaj sağlar ve bu yeteneği sayesinde Hava Kuvvetleri’ne değerli katkılarda bulunur. Hizmeti sırasında gösterdiği üstün performans ona Hava Kuvvetleri Takdir Madalyası kazandırır.

Görev süresini başarıyla tamamladıktan sonra onurlu bir şekilde terhis edilir. Ancak sivil hayata adapte olma süreci, beklediğinden daha zorlu olur. Denizaşırı ülkelerde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarında çalışma hayali suya düşer ve sonunda savunma sektöründe faaliyet gösteren Pluribus International Corporation tarafından işe alınır. Burada, özellikle İran’ın havacılık programına dair gizli belgeleri tercüme etme görevini üstlenir.

Ancak bu sırada, Amerikan demokrasisinin güvenliğiyle ilgili büyük bir gerçeği keşfeder. 2016 ABD başkanlık seçimlerine Rus müdahalesini belgeleyen bir istihbarat raporu, onun vicdanı ve sadakati arasında bir seçim yapmasına neden olur. Devletin gizli belgelerini koruma sorumluluğuna rağmen, halkın bilme hakkını daha ağır basan bir gerçek olarak görür ve The Intercept’e bu raporu sızdırır.

Ancak sızdırdığı belgenin kaynağını belirlemek üzere yapılan soruşturma, kısa sürede onu işaret eder. Federal yetkililer, Winner’ı kısa sürede yakalar ve ona ağır bir ceza verilir. Gizli bilgileri ifşa etmekten suçlu bulunarak beş yıl üç ay hapis cezasına çarptırılır.

Onun hikâyesi, vatanseverlik, etik, özgür basın ve devlet sırları arasındaki gerilim üzerine önemli sorular ortaya koyar. Bir hain mi yoksa bir kahraman mı olduğu konusunda farklı görüşler bulunurken, Reality Winner’ın eylemleri modern çağın en büyük istihbarat sızıntılarından biri olarak tarihe geçer.