Spitteri, yıllar sonra Avustralya'ya dönüşünde, beklenmedik bir şekilde kendini bir göçmen gözaltı merkezinde bulur. Kimlik karışıklığı mı, eski bir suç mu, yoksa sadece bürokrasinin acımasızlığı mı bilinmez, ama artık özgürlüğü elinden alınmıştır.

Üstelik dışarıda onu bekleyenler sadece sevdikleri değil — geçmişinden kalan düşmanlarıdır. İçerideyse durum daha karmaşıktır: Farklı milletlerden, farklı hikâyelere sahip bir grup insanla aynı çatı altında yaşamaya başlar. Başta anlaşmazlıklar ve kültürel çatışmalar yaşansa da Spitteri, bu renkli karakterlerle zamanla gerçek dostluğun ne olduğunu keşfeder.

Peşinde eski düşmanları varken ve kendi canı tehlikedeyken bile, Spitteri'nin en büyük mücadelesi Avustralya'nın ne anlama geldiğini anlatmaktır. Gülünç olaylar, yanlış anlaşılmalar ve bolca mizahla örülü bu hikâyede, "mateship" (yoldaşlık) kavramının kalbindeki insanlık ve dayanışma yeniden tanımlanır.