Bir grup araştırmacının, bir Hint yatılı okulunda çocuk istismarı ve kaybolma vakalarını soruşturması, yakınlardaki Sugarcane Rezervasyonu'nda uzun süredir bastırılmış bir hesaplaşmayı ateşler. Yıllardır süregelen sessizlik ve baskı, çocukların hikayeleriyle gün yüzüne çıkarken, yerel topluluk travmatik geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalır.

Soruşturma derinleştikçe, sistematik bir şekilde yürütülmüş şiddetin ve asimilasyon politikalarının korkunç boyutları ortaya çıkar. Kayıp çocukların aileleri, yıllardır cevaplanmamış sorularına cevap ararken, okulun geçmişteki yönetimiyle bağlantılı karanlık sırlar açığa çıkar. Bu süreçte, topluluğun liderleri, hayatta kalanlar ve aileler, travmayı aşmanın ve toplumu iyileştirmenin yollarını arar.

Rezervasyondaki halk, geçmişin hayaletleriyle boğuşurken, aynı zamanda modern dünyanın adalet sistemine ve medyanın gözlerine maruz kalır. Yüzleşme, sadece bireylerin değil, tüm bir topluluğun kimliği ve geleceği için bir dönüm noktası haline gelir. Acı veren bu süreç, adaletin sağlanması için atılan adımlarla birlikte, yeni nesillere daha güvenli bir gelecek inşa etme kararlılığına dönüşür.