Tabii, işte detaylandırılmış versiyonu:

Bir çift, küçük oğullarının doğum gününü kutlamak için büyük bir yolculuğa çıkar. Denizin ortasında, yalnızca tekneleriyle çevrelenmiş bir şekilde, kutlama için her şey mükemmel gözükmektedir. Oğullarına özel hazırlanmış bir pasta, rengarenk balonlar ve neşeli bir atmosfer vardır. Ancak, kutlama tam da en keyifli anında, ansızın gökyüzü kararır. Uzaklardan yaklaşan, gürültülü bir fırtına bulutları hızla yaklaşıp gökyüzünü sarar.

Fırtına, kısa sürede devasa bir kasırgaya dönüşür, dev dalgalar teknenin etrafını sarar ve deniz, altındaki karanlık derinliklerden korkunç bir şekilde kabarmaya başlar. Fırtına o kadar şiddetlidir ki, tekne dev dalgaların etkisiyle sarsılır ve neredeyse batacakmış gibi sallanır. Bu esnada, derin denizden gelen uğultular duymaya başlarlar. Denizin altındaki gizemli yaratıklar, fırtınanın etkisiyle yüzeye çıkar ve aç gözlülükle teknelerine yaklaşırlar.

Çift, oğullarını korumak için nehrin derinliklerinden çıkan devasa yaratıklarla korkunç bir mücadeleye girişir. Balinalara benzer deniz canavarları, parlayan dişlerle saldırırken, daha küçük, keskin dişli deniz yaratıkları da tekneye tırmanmaya çalışır. Tekne, canavarlara karşı savunmasızdır ve çiftin hayatta kalma içgüdüsü devreye girer. Eşyalarından, eski harabelerden kalan araçlardan yardım alarak tekneyi savunmaya çalışırlar.

Fırtınanın şiddeti arttıkça, çiftin güvenliğini sağlama mücadelesi de giderek daha ölümcül bir hale gelir. Zorlukların ve korkuların zirveye ulaştığı bu anlarda, aile birbirlerine sıkı sıkı sarılır ve hayatta kalmak için birlikte savaşmaya kararlıdır. Ancak, bu kâbusun ardında denizin, derinliklerin, gizemli yaratıkların, doğanın ve sevginin bir sınavı yatmaktadır.