Lustin, başarılı bir avukat olarak kariyerine odaklanmış, hedeflerine ulaşmak için pek çok taviz vermiş biridir. Ancak bir gün, tüm bu çabalarını tehlikeye sokacak bir haber alır: Maya adında, sekiz yaşında bir kızı olduğunu öğrenir ve onun bakımını üstlenmek zorunda kalır. Iustin, çocuklarla nasıl iletişim kuracağını bile bilmezken, kendisini hayatının en zor davasının içinde bulur.

Önceleri Maya’nın bakımıyla ilgilenmek, Iustin için zorlayıcı ve yabancı bir sorumluluk haline gelir. Geceleri iş düşünceleriyle uykusuz kalırken, sabahları Maya’nın okul ihtiyaçlarını ve duygusal taleplerini karşılamaya çalışmak zorundadır. Kariyerini sürdürmek ve bir baba rolünü benimsemek arasındaki bu çatışma, Iustin’in dengelerini alt üst eder.

Zamanla, Maya’nın masumiyeti ve canlı ruhu Iustin’in sert kabuğunu kırmaya başlar. Küçük kızın basit ama derin soruları, Iustin’in hayatını yeniden sorgulamasına neden olur. Kendi çocukluğuna, verdiği ödünlere ve avukatlık kariyerine olan bağımlılığına dair daha önce görmezden geldiği pek çok şeyi fark eder.

İkilinin arasındaki bağ güçlendikçe, Iustin yalnızca Maya'nın babası olmayı değil, aynı zamanda hayatındaki boşlukları da doldurmayı öğrenir. Artık sadece kariyer basamaklarını tırmanmak yerine, Maya’nın mutluluğu için bazı şeylerden vazgeçmeye başlar. Bu süreç, Iustin’i hayatında hiç olmadığı kadar gerçek ve anlamlı bir noktaya taşır.