1953 yılı, Fransız Hindiçini. Genç bir Vietnamlı yetim kız, Fransa’ya ait büyük bir kauçuk plantasyonunda hizmetçi olarak işe alınır. Sislerin arasında kaybolan bu ihtişamlı ama kasvetli malikâne, dışarıdan bakıldığında zenginliğin ve gücün bir sembolü gibi görünse de, duvarlarının ardında karanlık bir geçmiş yatmaktadır.

Genç kız, zamanla plantasyonun sert ve mesafeli Fransız sahibine yakınlaşır. Adamın gizemli ve melankolik hali onu etkilerken, aralarındaki çekim giderek tehlikeli bir tutkuya dönüşür. Ancak bu yasak aşk, malikânede çoktan unutulduğu sanılan bir varlığı uyandırır: toprakların eski hanımı, öfkeli ve intikam dolu bir hayalet olarak geri dönmüştür.

Geceleri uğuldayan rüzgârlarla fısıldayan hayalet, plantasyonun karanlık koridorlarında dolaşarak ihanetin ve geçmişte işlenen günahların hesabını sormaya hazırlanır. Hizmetçi kız, yaşadığı tuhaf ve ürkütücü olayların, sadece hayal gücünün bir oyunu mu yoksa gerçekten lanetlenmiş bir ruhun gazabı mı olduğunu sorgulamaya başlar.

Ancak malikânedeki herkesin sakladığı dehşet verici bir sır vardır. Plantasyonun derinliklerinde toprak kanla yoğrulmuş, geçmiş ise korkunç bir suçun gölgesinde kalmıştır. Genç kız, bir yandan ölümcül bir aşkın içine sürüklenirken, diğer yandan bu intikamcı ruhun öfkesine kurban gitmeden hayatta kalmanın yollarını aramak zorundadır.

Ancak bazı ruhlar sadece öcünü aldıktan sonra huzur bulur...