Emilie, hayatın tüm zorluklarıyla boğuşan, yalnız ve kaybolmuş bir bekâr annedir. Küçük çocuğuna bakmaya çalışırken, iş ve kişisel yaşam arasındaki dengeyi bir türlü kuramaz. Borçlar, işlerindeki sıkıntılar ve duygusal yükler onu iyice tüketmiş ve sonunda dibe vurmuş hisseder. Yalnız başına mücadele etmekten yorulmuş olan Emilie, sonunda ağabeyinden yardım istemek zorunda kalır.

Ağabeyi, her zaman Emilie'yi cesaretlendiren, hayatta başarıya ulaşmak için fikirler üreten biridir. Ancak, Emilie'nin hayal ettiği türde yardım yerine, ağabeyi ona oldukça sıra dışı bir çözüm önerir: Bir kayak yarışına katılmak. Emilie, başlangıçta ağabeyinin planını ciddiye almaz, ancak ne kadar kötü durumda olduğunu düşündükçe, başka bir çıkış yolu bulamayacağını fark eder.

Yarış, sadece fiziksel bir mücadele değildir; Emilie, hem kendi içindeki korkuları ve belirsizlikleri aşmak zorundadır, hem de ona bu yolu öneren ağabeyine karşı olan kızgınlıklarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Kayak yarışının hazırlıkları sırasında, Emilie, her adımında kendisini yeniden keşfeder. Kendisini zorlarken, yalnızca bir yarışa katılmakla kalmaz, aynı zamanda hayatında uzun zamandır kaybettiği cesareti, güveni ve umudu da bulmaya başlar.

Ancak bu yolculuk, onu sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda duygusal olarak da test eder. Kayak pistinde yarışmak, onun geçmişiyle, kaybettiği neşeyle ve kucaklayamadığı potansiyeliyle yüzleşmesine yol açar. Emilie, sonunda kaybettiği şeyleri yeniden kazanmaya, yalnızca kendisini değil, aynı zamanda oğluyla olan ilişkisini de onarmaya karar verir. Bu yarış, onun hayatında bir dönüm noktası olacaktır.