Üniversitede biyoloji dersi veren Lena, başarılı bir akademisyen olmasına rağmen, asker eşi Kane’in bir yıl önce gizemli bir göreve çıkmasıyla hayatı altüst olur. Kane, hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Ancak bir gün aniden ve açıklanamaz şekilde geri döner — sessiz, bitkin ve tuhaf davranışlar sergileyen bir adam olarak. Lena'nın gözleri önünde komaya giren eşiyle ilgili hiçbir cevap yoktur. Sorduğu her sorunun karşılığı daha büyük bir bilinmezliğe çıkmaktadır.

Kane’in görev yaptığı yer "Area X" olarak bilinen, dış dünyayla tamamen izole edilmiş bir bölgedir. Bölge, yıllar önce bilinmeyen bir olayla birlikte çevresini içine alan ve gitgide genişleyen gizemli bir enerji kubbesiyle kaplanmıştır. İçeride doğa yasaları işlememekte, canlılar ve bitkiler garip biçimlerde mutasyona uğramaktadır. Oraya giren keşif ekiplerinin neredeyse tamamı geri dönmemiştir. Dönenlerse ya ölmüş, ya da akıl sağlığını kaybetmişlerdir.

Eşinin başına gelenlerin ardındaki gerçeği öğrenmekte kararlı olan Lena, Area X'e yapılacak yeni bir keşif görevine gönüllü olur. Tamamı kadınlardan oluşan bu ekipte bir psikolog, bir acil tıp teknisyeni, bir jeomorfolog ve bir fizikçi yer almaktadır. Ancak bu sadece bilimsel bir araştırma değildir; aynı zamanda herkesin kendi içsel karanlığıyla da yüzleşeceği bir yolculuktur.

Bölgenin içinde zaman farklı akar, yaşam formları bilinçliymiş gibi davranır ve geçmişle şimdiki zaman arasındaki sınırlar bulanıklaşır. Lena ve ekibi, doğanın kendini yeniden yazdığı bu yerde sadece biyolojik değil, varoluşsal bir tehditle karşı karşıyadır. Bu keşif, gerçekte kim olduklarını, insan bilincinin sınırlarını ve evrimle yok oluş arasındaki ince çizgiyi sorgulamalarına neden olur.

Korkutucu olduğu kadar büyüleyici, bilimle metafiziğin birleştiği bu hikâye; insanın kendini anlama çabası ve değişimin kaçınılmaz doğası üzerine karanlık, çarpıcı bir anlatıdır.